14 Ağustos 2012 Salı

Zaman tuneli


Bugün zaman tünelinde geriye doğru kısa bir yolculuk yaptım. 
Yolculuğun başlangıcı ve başlangıç sebepleri benimle ilgili değildi.
Bir anda aniden yakaladı beni.
Etrafımda ki gerçekler yaşanırken, bir anda ben zaman tünelinin içine girdim. 
Sanki An’da olanlar ile hiç bir ilgim yokmuş gibi ama tecrübeli, korkusuz, olacaklarının sonunu bilen, ama sadece An’ da kalmaya çalısan. 
Başkaları için zor ve korkutucu olan yaşanmışlıklar, bir kere yaşadıktan sonra sıradan ve olağan geliyor insana. Ne yapacağını şaşırmış, korkmuş, tedirgin olmuş hatta olduğu yerde yaşamın o An’ında yok olmuş gözleri görmek kendimi hatırlattı.

Ne kadar toymuşum zamanında, aynı korkulu bakışlar, aynı tedirginlik, aynı ne yapacağını bilememe duygusu. Kendimi gördüm, yanlız başıma aynı sorunla baş etmeye çalışırken. Simdi sonunubile bile, sadece izliyorum olacakları. Bir yönetmen edası ile. 
Nasılsa sonu belli olduğu için başını düşünmeye bile gerek olmadan. 
Zaten başlamış, nasıl olsa bitecek. 

O zaman korku niye?

Hayatımızın başını hatırlıyormuyuz ki, sonundan korkuyoruz? Her seferinde yaşamıyormuyuz aynı şeyleri?
Sonundan korkup başını kaçırmıyormuyuz hayatın?
Sonunda olacak belli. 
Peki sondan bir An önce olacak olan ve bizim halen yaşadığımız? O belli mi? 
Kendimizden korktuğumuz için belli değil!

Ne yapmak gerek? 
Başını bilmediğimiz ama sonu belli olanın içinde yaşamaya çalışırken?

Bence sadece An!da kalıp sevmek, doyasıya sevmek lazım. Korkmadan, çekinmeden, sadece olduğu gibi, olacağını düşünmeden sevmek lazım.

Umarım sonunu bildiğimiz bu yolda kendimize sevme ve sevilme şansı verebilecek gücü bulabilriz..

Zaman tünelinden bu güne aynı çoşku ile taşıabildiğimiz Sevgiden başka neyimiz var ki zaten?


Haftasonubabası