23 Aralık 2009 Çarşamba

Yüzüğünüzü nereye koyduğunuzu hatırlıyormusunuz?

Ben hatırlamıyorum.

En son koyduğum yer, sırt çantamın içindeki fermuarlı cepti. Demin baktım, artık orada değil. Demek ki o da artık dayanamayıp kendine uygun olan yeri bulmuş.

Hatırlarmısınız o yüzüğü almak için neler yaptığınızı?

Ben hatırlıyorum. Önce hangi kuyumcuya gidileceğini araştırmıştım. Eşe, dosta sorup durmuştum, beni kazıklamayacak kuyumcu hangisidir diye. Ama sonunda en pahalı ve en kazık kuyumcudan almıştım yüzüğümü. Paranın pek bir önemi kalmıyor, amaç evlilik olunca. En iyisi olsun istiyor insan. Sanki parmağına taktığın maden parçasının kıymeti, senin evliliğini ve evliliğine verdiğin değerleri dahada yüceltecekmiş gibi.

Kuyumcuyu bulduktan sonra, başlıyor asıl dert. Yüzük kalın mı olsun incemi? Platin mi olsun yoksa en az 5 çeşit tonu olan altın mı? Beyaz altın mı? Sarı altın mı? Hiç bir soruda, cüzdanında ne kadar parası olduğunu düşünmüyor insan. Yeni bir hayat ya, nasıl olsa yeni hayatta herşeyi ödemenin bir yolu bulunur. Sadece madenin rengini seçmek bir gün alıyor.
Hadi diyelim onu seçtiniz. Bunun sizin kararınız olmadığına yemin edebilirim. Potansiyel eşiniz zaten hayatınızdaki diğer kararlarda olduğu gibi bu kararı şimdiden sizin adınıza vermiştir bile.
Sonra yüzüğün parmağa göre yapılma faslı başlar. Siz bir erkek olarak, parmağınızın genişlik ölçüsü hakkında en ufak bir bilginiz olmadığı için, orta karar bir ölçü için hesap yaparken, birde bakarsınız ki sizin parmağınız, olabilecek en ağır yüzük boyundan sadece bir boyut daha küçüktür. Potansiyel eşiniz ise zaten bu soruların cevabını bildiği için, sizden yarım saat önce bunu kuyumcuya söylemiştir bile.
Siz olayın maddi kısmına odaklanmaya başlarken, yaklaşan sorunu göremez ve gafil avlanırsınız.
Yüzüğün içine ne yazılacaktır?
Sizin için bir korku filminin en korkuç sahnesinden bile korkunç bir sorudur bu aslında. Çünkü, aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık problemidir karşınızda olan. Romantik olsun derseniz, bu konuda yeterince tecrübeniz yoktur. Sade olsun derseniz potansiyel eşiniz bunu sevmeyebilir. (İkinizde sevseniz bile, artık hayatınızda olan ama sizin fark etmediğiniz kayınvalidenizin ciddi müdahelesi ile karşılaşabilirsiniz). Korku filminin bu noktasında, zaten karar verme yetiniz ve yetkinliğiniz başka ellere geçmiş ve engizisyonun vereceği karara uymak zorunda olduğunuzu anlamış olduğunuzdan, sessizce başınızı öne eğip, 'sen nasıl istersen onu yazdıralım' kelimelerini bir kere söylemiş olursunuz. Farkında olmadan aslında hayatınızın en büyük hatasını yaptğınızı yıllar geçtikten sonra anlarsınız.


Bundan sonraki ciddi karalar için evet yada hayır deme hakkınızı potansiyel eşinize devrettiniz. Hayırlı olsun.


Sonra olacaklar malum. Siz kredi kartınıza bilmem kaç taksit ödeme seçeneği ile hayatınızın en pahalı yüzüğünü almak için kasada beklerken, potansiyel eşiniz kuyumcuda düğünde takmak için hiç bir takısı olmadığını ve düğün hediyesi olacak olan takısını seçmekle uğraşmakta ve annesi ile aslında en pahalı etiketi bulmaya çalışmaktadırlar.

Bu kadar masraf ettiğiniz ve ardından gelen masrafların başlangıcı olan bu yüzüğün nerede olduğunu hala bilmiyorsanız, sizde benim gibi saf erkeklerden birisiniz demektir.
Haftasonu babası adaylığımız aslında evlilik yüzüğü seçmek için gittiğimiz kuyumcuda başlamış ama hiç haberimiz olmamış.

1 yorum:

wine dedi ki...

Harika, hem güldüm, hem ağladım. Ama galiba burda kadınında safı olabiliyor please see photo :)