25 Aralık 2009 Cuma

YENİDEN BEKARLAR İÇİN KİŞİSEL BAKIM TEKNİKLERİ

Şöyle gençliğimize, hatıralarımızda henüz taze olduğunu varsaydığımız, hatırlayabildiğimiz kadar geriye doğru bir baksak. Hani şu ayna karşısına geçip yüzümüzde yavaş yavaş belirmeye başlayan tüylerimizi ilk gördüğümüz zamana dönsek. Ne düşündüğünüzü hatırlıyormusunuz?

Ben hatırlıyorum.

Yaaa nereden çıktı şimdi bu zayıf, karaktersiz tüyler yüzümde diye düşünmüştüm. Daha dün sabah burnumun altında hiç bişey yoktu. Gerçi bunların uzaması için babamın traş makinesi ile az traş olmamıştım evde. Hele evde kimse yokken, makinenin nasıl çalıştığını denemek için kolumdaki tüylerin yarısını traş edip, geri kalanını yakalanacağım korkusuyla traş etmeden bırakmış ve kimse yaptığımı anlamasın diye kolumdaki tüyler eski haline gelene kadar uzun kollu gömlekle bir kaç hafta dolaşmıştım. Kolumdaki tüyler eşit boya gelince, gene kısa kollu gömleklerime kavuşmuştum ama bir kaç hafta sonra traş edilenler eskilerin boyunu aşınca, bir yerde hata yaptığımı anlamıştım.Hala bir kolumdaki tüylerin bir kısmı uzundur, kimse anlamasın diye hep uzun kollu gömlek giyerim.

Burunumun altındakilere gelince, her geçen gün karaktersiz şekilde uzamaya devam ettikleri gibi, onlara bir de yanaklarımda çıkan aynı türde tüyler eşlik etti. Bunlardan kurtulmak için ilk savaşımızı psikolojik olarak verdik. Acaba, tüylü olmak süper bir erkek olmanın yolunumu açıyordu bize, yoksa çok andaval mı görünmeye başlamıştık? Özelliklede, tüm hormonlarımızın oklarını yönelttiği karşı cinse karşı? Biz kendi içimizde bu savaşı verirken, okulumuzdan birisi, genellikle müdür yardımıcısı, ailemize haber ucurup, hemen bu tüylerden kurtulmamız gerektiğini söyleyivermişti. İşte o günden sonra önce evin erkeği sonrada geri kalan tüm aile bireyleri bizim tüyler için seferber olup, o güne kadar bildikleri tüm yöntemler ile tüylerimize karşı savaş acmışlardı. Savaş, ilk başlarda haftalık olarak kazanılmış olsada, daha sonra savaş zamanları günlük rutin çarpışmalara, sonrada özellikle üniversite sıralarında haftalık berber ziyaretlerine dönüştü.

Gençliğin vermiş olduğu ateş ve vurdumduymazlık ile kah kirli sakal, kah az gür bıyık, kah top olamayan top sakal gibi evreler geçirdi. Ne bizim için, nede o anki kısa dönemli ilişkilerimizde, yüzümüzdeki, artık oldukca sertleşmiş olan tüyler çok da önemli olmadı.

Günün birinde aşk kapıyı kırarak içeri girdiğinde, belkide o ana kadar hiç önemsemediğimiz, yüz tüylerimiz, kapıdaki aşk için ciddi bir engel oluşturmaya başladı. Engeller genellikle, ‘traşlı daha yakışıklısın’,’Sakallarını kesermisin, öpüşürken canımı çok acıtıyor’, ‘şu sakalların yüzünden her yerim tahriş oldu, allık bile kapatmıyor’, ‘seninle öpüşemem, sakalların iz bırakıyor, sonra anneme binbir yalan söylemek zorunda kalıyorum’, gibi iyiden iyiye can alıcı noktalardan vurmaya başladı.

Bizde erkek olarak kişisel bakımımıza daha fazla önem vermeye başlamış, hatta bu devrede dişlerimizi bile günlük fırçalama zahmetine girmeye özen göstermişizdir.

Evlilik döneminde kişisel bakımla, bir zorunluluk olarak, günlük olarak ilgilenmeye devam etmişizdir. Sabah diş fırçalama, traş olma, eşin seçtiği mor renkli gravat ile pembe gömlekle birleştirip, bir yüz yıl sonrasının modern takım elbisesi ile devlet büyüklerinin olduğu tolantılara katılma ve tabiiki ciddi ilgi çekme, Yatmadan önce mutlaka duş alma, dişleri beyazlatmak ve daha çarpıcı bir gülüş yakalmak için her türlü kimyasalı içeren ağız ve diş sağlığı aparat ve sıvılarını kullanmak, her gün mutlaka temiz iç çamaşırı giymek, bir giydiğini bir daha giyememek, senelerdir giydiğin, yakası parçalanmış ve kalınlığı bir milimetreden daha incelmiş orta okul takım t-shirtünü giyememek, maçtan sonra üzerinde hafif bir yapışkanlık bırakan terli formanı, aynı akşam oynanan ve takımının en önemli maçı akşamında üzerinden çıkartmaya zorlanmak ve yerine hawaii desenli kısa kollu gömleğin ile ilgisizce maça bakmak, buz gibi bir bira içmek isterken, yeni demlenmiş bir çay içmeye zorlanmak ve bu arada temizlıik ve adab-ı maşaret kurallarına uymak, ve bunlar gibi binlerce kurala uymaya zorlanmştık.

Ama şimdi BEKARız. Artık bizi eski hijyenik ve geleneksel temizlik kurallarına bağlayan hiç birşey yok. Heyyooooo!

Artık, sabah kalktığımızda kahvaltımızı etmeden sigaramızı yakabilir, kül tablasını taşana kadar doldurabilir, masa üstünde istediğimiz kadar pizza kutusu kulesi yapabiliz, evde 5 gündür üstümüzden çıkartmadığımız donumuz ve üç gündür giydiğimiz çorapa göz alabildiğince serbest dolaşabilir, mutfakta lavabodan çıkartığımız içinde kahve doluluk oranlarını canlı gösteren kahve fincanımızla yeni deneyler yapabilir, yerden bulduğumuz kotumuz ve az buruşuk bir t-shirt ve kapı girişinde yerdeki karmaşa içersinden seçtiğimiz aynı renk tonundaki ayakkabılarımız ile, üzerinde hala bir önceki akşamın kokusu olan montumuz alıp kız tavlamaya çıkabiliriz. Eğer biraz titiz biri isek, ayakkabılarımızı Beyoğlu girişindeki çocuklardan birine temizlettirip hatta parlattırabiliriz. Geceye ve kız tavlamaya artık hazırız dır. Nasılsa gece gene aynı şekilde pis kokulu ortamlarda olacağından dışarının ve mekanların kokusu bizim kokumuz bastıracak ve karanlıkta hiç belli olmayacak olan buruşuk kıyafetlerimiz ile hayallerimizin kızını tavlacağızdır.

Gece bol alkollü ve sendeleyerek eve yanlız dönerken bittiğinde, aslında yarın hatırlayamayacağımız ama her ana aklımızda olacak, ‘neden ben bu akşam eve gene yanlız dönüyorum?’ sorusu olacaktır.

EY Bekar adam, hala akıllanmadın ki şu anda bu yazıyı okuyorsun.

Yazının başlığı neydi yeniden bekarlar için kişisel bakım teknikleri.

Hatırla bakalım eski karınla nasıl tanıştığnı yada hayatının aşkı kadınla ilk beraberliğini.

Daha evden dışarıya adımını atmadan neler yaptığını hatırla.

Hala hatırlamakta zoralanıyorsan sana ipuçlarını vereyim. Sonrada simdi hemen bu yazıyı okuduktan sonra aynanın karşısına geç ve kendine bak bakalım ve karşılaştır.

İlk buluşmamdan önce berbere gitmiştim. O zaman bir at yelesinden fazla olan saçlarımı berber kat kat kesip bir güzel şekil vermişti. Hatta galiba biraz da jöle sürmüştü.

Eve geri döndüğümde, yeni yıkanmış ve ütülemiş pantalonum, tertemiz corap ve iç çamaşırlarım, pırıl pırıl lekesiz beyaz gömleğim, yeni, boyanmış ayakkabılarım, temizlemeden yeni gelmiş montum, kıyafetime uygun atkım, hepsi sanki düğüne gidermişcesine hazırdı. Bana kalan ise saçlarımı bozmadan alınan bir duş ve tertemiz bir traşdan sonra sürdüğüm bana göre güzel bir parfümdü.

Evden çıkarken sanki hayatımın en önemli toplantısına gider gibiydim.

O akşam eve yanız dönmedim.

Şimdi artık içimizde gençlik ateşi olmayabilir ama eskisine nazaran çok daha fazla tecrübemiz var. Bu tecrübeyi çoğu zaman kendimizden birşeyler vererek aldık. Buna ragmen birşeyi hep unutuyoruz, herhalde erkekliğin zafı bu, her buluşmanızda sanki hayatınızdaki en önemli kadını ile buluşuyormuşunuz gibi davranın. En beyaz gömleğinizi, en ütülü pantalonunuzu, en parlak ayakkabanızı giyin; en güzel traşınızı olun ve en güzel parfümünüzü sürün. Unutmayın ki siz başınızdan ne geçerse geçsin hayata ve karşınızdakine dünyanın en önemlisi olduğunu hissettirebiriseniz, ister haftasonu babası olun ister bekar bir erkek tüm kapılar size sonu kadar açılacaktır.

1 yorum:

Jazz dedi ki...

Çok çok çok dogru...Bunların farkında (1), bunları paylaşabilecek kadar empatik (2) ve hala geleceğe bakar durumda, optimist- hakkıdır diye depresif değil- (3) veeee, okurken 42 yaşında bir hatun olarak -ki bizde kendimizi hala aynı yollarda çok daha beter şaklabanlıklar pardon "hazırlıklar" yaparken bulup, 20 zanneder, hissederiz- işte bana kıymet verecek "ADAM" dedirten bir anlatım...İçten olduğuna kuşku yok ama ne kadar realist ondan emin olmama paranoyası da bana haktır bunca sahtelikten sonra. En basit tarafına, kişisel bakıma gelince, önemi tahmin edebileceğinizden çok fazladır, evet ve hayır arasında duarabildiği gibi, bir defadan sonra tekrar bulunup bulunmayacağımızı da belirleyebilir..Güzel kokan bir adam bana kendimi kıymetli hissettirir, bana değer veriyordur ama daha da önemlisi ben kıymetliyimdir çünkü kendine kıymet veren bir adamın yanındayımdır.. Dipnot ise şudur, haftasonu babası veya haftaarası babası, "babalığı nasıl yaşadığınız da" çok çok önemli faktördür...Bir de bütün bunları değerlendiren, adam gibi hatun mudur hedef bütün bu kişisel bakım esnasında yoksa çıta düşük müdür, arasıra düşebiliyor mudur, çizgisi belli midir? Bakım kadar önemlidir..Bunları paylaşıyor olmak ilk kocaman artıdır, bakalım anlayan ve yandaş olan kaç "ADAM" çıkacak..Sevgilerimle, devamını bekliyorum:-)