14 Nisan 2010 Çarşamba

Limon ağacı..

Limon ağacının baharda yaşadıkları bana insanları hatırlatıyor.  Bahçemde doğal hayatın içinde yetişen bitkilerin dışında saksıda yetişen sadece bir Limon ağacım var. Yanına nane, kekik, fesleğen gibi, oğlumun sözleri ile, yenilebilir yapraklar olsa bile Limon ağacının bir başka yeri var bahçemde.

Onun hayat ile savaşı, mücadelesi, kendi başına dahi vakur duruşu, çok hızlı büyümeden büyüme gayreti, hem büyümeye çalışırken, hem de meyve vermek için harcadığı çaba nedense beni büyülüyor.

Aslında küçücük almıştık onu. Bir çiçekçide kendi başına duruyordu. Üstünde iki tane sarı Limon. Plastik bir saksıda, kaderinde olanı bekliyordu. Bazı zamanlar bizlerin de beklediği gibi. Yarın sabah ne olacağını bilemeden. Karşısına birden biz çıkıverdik. Nedense onlarca Limon ağacı arasında onu seçtik. Aradan neredeyse on sene geçti. Biz hala bir şekilde beraberiz. Yaşamlarımız ve duygularımız çok birbirine benziyor.

Son on sene içersinde onunla beraber en az 10 değişik mekânda yaşamışızdır.  Bazen ikimiz de yaşadığımız yerleri sevdik. Beraber çiçek açtık. Bazen mekânlar bize kötü davrandı, yaprağımız bile kalmadı üzerimizde. Öyle günlerimiz oldu ki, neredeyse her gün meyve verdik. Bazı meyveler üstümüzde kaldı, bazıları toprak olup yeniden bize can vermek için girdi içimize. Biz farkında bile olamadık. Sevdiğimiz de, sevmediğimiz de nerdeyse aynıydı.

Bu bahar ilişkimizde ilk defa bu kadar çok çiçek açma çalışması yaparken gördüm benim Limon ağacımı. Tıpkı yaratmaya çalışmanın zorluklarını yaşadığım gibi. O kadar küçük bir ağacın her yerinden onlarca, ama yüzlere yakın, çiçek başı verdi. Nasıl başa çıkacak bilmiyorum. Su veriyorum, vitamin veriyorum hatta arada bir reiki veriyorum ve merakla bekliyorum. Ne zaman ilk çiçeğini açacak diye.

İlk çiçek en zoru. Diğerleri gelecek ama asıl zorluk o ilk çiçeği yaşatabilmekte. Meyve olabilmesi için, diğer çiçeklerinden bazılarını feda etmesi gerekiyor. İşte Limon ağacı ile bizim birleştiğimiz yerde tam burası. Aslında Limon ağacının karşılaştığı sorun, bizlerin her gün önümüze çıkan sorun ile aynı sorun değil mi? Bir karar vermeniz gerekiyor. Ya meyvenin yaşaması için ona yeterince besin ve enerji vereceğiz ya da bir diğerinin yok olmasına göz yumacağız. Üzülmememiz gerekiyor aslında. Her geride bıraktığımız, her attığımız yük yaşaması ve yaşatılması gereken meyve için değil mi?

Çocuklarımız da aynı Limon ağacının meyve çiçekleri kadar narin, ama bir o kadar da destek ve sevgi beklerken, bizler onlara yeterince destek ve sevgi verebiliyor muyuz? Kendimizi düşünmek yerine onlar için hayatımızdan neler feda edebiliyoruz?

Siz eğer kendi meyveleriniz için bir Limon ağacı kadar destek veremiyorsanız, bence oturup 
düşünmeye başlayın. Hayatın tadı, aslında Limon ağacının sırrında gizli.

Haftasonubabası

1 yorum:

salyangoz dedi ki...

Sabah sabah bu yazınız öylesine gülümsetti ki beni... Dilerim her baba bir gün anlar hayatın tadının limon ağacında olduğunu. Gönlünüze sağlık:))