5 Ocak 2010 Salı

WYSIWYG.“What You See Is What You Get”

Bu terimi kaçınız hatırlıyor?

1980’lerin sonlarında bilgisayarlarda kullanılan ve bir şeyi görmek için başka işlemler yapmana gerek olmadığını belirten bir terimdi.

Ne görürsen onu alırsın.

Bu terimi evlilik ve ilişkilere göre şekillendirebilirsek, harika bir atasözü olarak karşımıza çıkıyor.

Anasına bak, kızını al.

WYSIWYG yada Anasına bak kızını al. Çoğu zaman hepimizin gözüne sokulan ama hiç ilgilenmediğimiz küçük bir detay değil mi?

Sadece, bu atasözüne biraz önem vermiş olsak, yaşadığımız bir çok olay, aslında çok rahat önlenebilirmiş. Sadece, bu atasözünün doğru olduğunu anlayabilmek için, bir evlilik, iki çocuk, bir boşanma, geriye dönük sorgulama, biraz acı, biraz kanser,biraz mide ağrısı, biraz yanlızlık gerekti.

Bir ilişkinin sonunda, özellikle bu bir evlilik ise, hiç geriye bakıp annesi ile sevgiliniz yada karınız olan kişi ile onun ailesi arasında bir bağ kurabildiniz mi? Başka bir değişle, eşinizin annesinin yaşadıkları ve eşinizin korkularının aslında şu anda sizin yaşadığınız durumu ile olan bağını kurabildiniz mi?

WYSIWYG, aslında hepimizin yaşanmışlıkları, şimdi yaşadığımız hayatı etkiliyor ve şaşırtacak şekilde, aslında bizden önce yaşamış aile bireylerinin hayatı, aslında bizim yaşamış olduğumuz hayat ile bire bir örtüşüyor.

Eski hayatlardan, çocukluğumuzdan bu güne kadar gelen korkular hangi birimizin hayatında yok ki? Yanlız kalmaktan korkmak, karanlıkta kalmaktan korkmak, içki içen insanlardan korkmak, arkadaşsız kalmaktan korkmak, kalp krizinden korkmak, kanserden korkmak, ölümden korkmak, daha doğrusu sizin yetiştiğiniz ortamda, size korku salan herşeyden korkmak. Bunu açıkça söyleyemeseniz bile bu korkuların tümü sizi ve sizin eşinizle olan yaşantınızı etkilemedimi?

Aslında bu korkuları daha henüz ilişkinin başında görüyoruz ama her nedense görmemezlikten geliyoruz. Görmemezlikden geldiğimiz her korku ile bir gün yüzleşmek zorunda kalıyoruz malesef. Ne kadar yanlız kalmaktan korkuyorsak, hayatta o kadar yanlız kalıyoruz nedense. Ne kadar ailenin yıkılmasından korksak, ailelerimiz yıkılıyor. Ne kadar hasta olmaktan korkuyorsak o kadar çok hasta oluyoruz. Ne kadar ders yapmaktan korksak, simdi çocuklarımız ile on kat fazla ders yapıyoruz. Bu korkuları aslında işin başında gerçekten görüyoruz, ama korkularımızla yüzleşmediğimiz için, bizim başımıza gelmez deyip, o an için kendimizden uzaklaştırdığımızı sanıyoruz.

Gerçekten öylemi oluyor acaba?

Eşinizin hayatta en korktuğu şey, sizin de gördüğünüz ama önemsemediğiniz ne varsa, şimdiki hayatınıza bakın, eminim ki sizin de başımıza geldi yada gelmek üzere...Terside olabilir, sizin kendi korkularınız, paranoya olup size geri mi dönüyor.

Bakın hayatınıza, aynada nasıl kedinize bakıyorsanız öyle bakın ama, hiç bir kusuru gizlemeden, hiç bir hatayı saklamadan.

Ve o zaman anlayacaksınız WYSIWYG’in anlamını. Kendi korkularınızı, kendi hayatınızda tutuğunuzda, aslında sizin elinizde kalan sadece, kendinizin yüzleşebileceği korkular. Eğer ilişkinizde, size nelerin zarar verdiğini hakikaten tarafsızca görebiliyorsanız, gördüklerinizin aslında sadece sizin bir şekilde kaçtığınız yada saklandığınız gerçekler olduğunu anlayacaksınız.

Aslında, hayat bize olduğu gibi gerçekliği sunuyor. Onu nasıl yaşamayı kabul ettiğiniz veya nasıl bir süre saklamaya çalışacağınız ise sizin seçiminiz.

Gerçekler ile, gerçek anlamda yüzleşmeyi kabul ettiğimiz zaman, geçmişteki hatalarımızı görüyoruz. Kendimizden ve kendi gerçeğimizi olduğu gibi kabul edip, bir çözüm yaratmaya hala çalışmıyorsak, o hala kendi sorunlarımızı göremememizden kaynaklanıyordur. Başkalarının, sorunlarından değil....

WYSIWYG, gözlerinize ve size sunulan seçenekleri değerlendirin. Bu kendi başınıza kaldığınızda da olabilir, hala zaman geç değilse eşiniz ile de... hangisini seçeceğiniz size kalmış.....

Ben, kendi korkularımla yüzleşmeyi seçtim. Bu seçimden sonra gördüm ki, korkularım, korku olmaktan çıkıp bana hayatın eğlencesi olarak geri döndü. En azından, kendi korkularımı, çocuklarıma bir eğlence yapabildiğim ve onların en azından benim korkularımı yaşamak zorunda olmayacakları için şanslıyım..

Umarım, hepimiz aynı yolu çabucak geçebiliriz.....

Haftasonubabası

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok sevdiğim bir yazardan bir pasaj;

"Kadın için aşk güç anlamına gelir, erkek içinse kölelik. aşk kadına erkeği ekonomik açıdan sömürmemek için, erkeğe ise duygusal yüklü kaçışı için bir bahane sağlar. kadın, 'aşkı uğruna' sadece kendi avantajına olan şeyleri, buna karşılık erkek sadece kendisine zarar veren şeyleri yapacaktır. kadın evlendiği zaman 'aşkı uğruna' işini bırakacaktır. erkekse 'aşk uğruna' ikisi için birden çalışmak zorunda kalacaktır. aşk her iki cins içinde bir yaşama savaşıdır. ama cinslerden birisi sadece kazanarak, diğeri de sadece kaybederek yaşayabilir. kadınların en pasif oldukları anlarda bile en büyük kazançları elde edebilmesi ve 'aşk' kelimesinin erkeği en acımasızca aldattıkları anlarda bile onlara bir özgecilik (özveri) havası vermesi paradokstur."

Sonuç : Ne kadar çabalarsan çabala, ne kadar "neyi görürsen onu alırsın" de, sonunda kaybedeceksin. Hepimiz kazandığımızı düşündüğümüz anda kaybedeceğiz.

Gözlerimizi açtığımızı zannediyoruz. Gerçekleri gördüğümüzü zannediyoruz. Oysa bütün bu gerçeklik hissi, bize kadınlar tarafından yaratılmış bir oyun, tasarlanmış bir sahneden başka hiç bir şey değil.